26 Nisan 2014 Cumartesi

1

bugün cümlelerimin çoğu -geçen yıl bu saatlerde- diye başladı... eski resimlerine bakıp kokunu duydum, kafanı yaslayışını, yorulan minik çeneni, yarı açık gözlerini, hala karnımdaymışın gibi kıvrık duran bacaklarını, çatık kaşlarını, şiş burnunu, olmayan alt dudağını özledim. 
kucağımda büyüdün de ben farkedemedim. 
çirkin ördek yavrusu

hayatımın en tuhaf yılını yaşadım sayende!
en kötü, en güzel, en mutsuz, en mutlu, en yalnız, en kalabalık en en en... birçok şeyin enleri sığdı bir yıla. 365 günün gecenin hepsi seninle geçti. 
daha dün bile isyan ederken aslında ne kadar şanslı olduğumun farkındaydım. ilk yılını hep yanyana geçirdik. ilk öpücüğünü başkasına atsaydın eminim yine isyan ederdim. bir yılda gel-git akıllı oldum işte. keşke çalışıyor olsaydım dediğim zaman, senden ayrılacağımı düşünüp çalıştığıma pişman oluyordum. 
ilk yılımız kutlu olsun kızım
sen ne kadar acemiysrn ben de öyleyim
sen yürümeyi öğrenirken ben de bir insan nasıl yürümeyi öğrenir onu öğrendim. senin ilklerin bizim de ilklerimiz oldu. hepsi çok kıymetli. bundan sonrası hem daha zevkli hem daha zor. 


23 Nisan 2014 Çarşamba

ah kızım yaramaz kızım!

anladım ki söz uçar, yazı kalır. teknolojinin nimetleri hüüp diye ellerinle silinir, yazı kalır. azmedip 1 yıldır topladığım, özenle notlar yazdığım, günü gününe seni büyüttüğüm fotoğraflar hüüp diye ellerinle silinir. 
yaramaz kızım
iki saniye sabit duramayan kızım
babanla düşündük de seni bir doktora götürüp, popuşunda kurt mu var baktıralım diyoruz. 
ahh kızım sen ne yaptın. 
anneni gece gece uykusuz bıraktın. bak saat 03:14. birazdan gece kahveni içmeye kalkıcan, ben hala senin o minicik parmaklarınla hüüp diye sildiğin fotoğraflarını, güzelim notlarımı tekrar var etmeye çalışıyorum. 
hem sana kızıp hem senin için yaşamak bu olsa gerek. 
artık her gün bir posta da buraya ifade vereceğim. hiç işim yok çünkü... tek işim sensin çünkü...

4 Şubat 2014 Salı

anne denir #2

bebeği uyusun da kendine ayırabileceği zaman kalsın diye düşünen, ama bebeği uyuyunca da ona ıvır zıvır yapmak için vakit öldüren kişiye Deren'in annesi denir

gün gelecek...

o hormonlar içimde durduğu sürece gün gelecek ben de "2. çocuk, acaba mı?" diyeceğim. işte o zaman açıp okumak için yazıyorum. 
daha 1 yıl öncesine kadar "paşalar gibi evde çocuğuma bakarım, üstüne ikinciyi de yaparım" derdim. kendimi hep anaç ve anneliğe çok yakın bulurdum. oysa ki anneliğin temel taşı olan sabır bende kıtmış. sabırsız anne çok yıpratıcı birşeymiş. 

uykusu olduğu halde gözü kapalı yatakta ağlayan, tepinen sinir bozucu bir bebek...
binbir zahmetle 2 saatte uyuttuğun ama 20 dk sonra 20 saat uyumuş gibi kalkan bir bebek...
sürekli aynı tonda aynı mızırtıyı saatlerce çıkaran bir bebek...
gece yarım saatte bir kalkan (ama böyle yazınca da olayın vahimliği, sinir bozuculuğu tam anlatılmıyor işte) ama tam sen yastığa kafanı koyduğunda ağlayan bir bebek...
bütün günümü, aylarımı harcadığım, beni bebek bakıcısından başka bir hiç yapan bir bebek...
bundan sonra eski hayatıma hiçbir zaman dönemeyeceğimi gördüğüm, gösterildiğim bir bebek... sanırım beni en çok etkileyen de bu. eskiden çocuklu arkadaşlarıma özenirdim, şimdi çocuksuzları bildiğin kıskanıyorum. yeni, minicik bebeği olanlara, pespembe hayaller kuran hamilelere de acıyorum. hani elimden gelse bana sorsalar yapmayın çocuk diyeceğim. hele özgürlüğüne düşkün kız arkadaşlarıma bir dost imzalı mail atasım var. 
bu kadar mı bıktım bebeğimden? tabiki hayır. ben eski beni özlüyorum, özgürlüğümü özlüyorum. üstüne kızın çekilmez, sebepsiz huysuzlukları gelince benim evde, beşik başında bebek sallamakta ne işim var diyorum. hayatımı kendi ellerimle mahvettim artık hep evde, onun telinde oynamak zorundasın diyorum. 

işte bir ikinci daha olursa tüm bu depresif duygular + bilmem kaç yaş sendromlu büyük çocuk + 35 yaş sendromlu ben ve yaşın getirdiği daha sabırsız olma hali...
kalsın bebeğim
tek çocuk hiç çocuktur diyen annelerin de ellerinden öperim. 

22 Ocak 2014 Çarşamba

9. ay kısa kısa-1

bildiğin emekliyor
koca göbeği var
aynalı dolabın içi, kapısı kapalı banyolar tam merak etmelik. açık gördü mü bağıra bağıra dibinde bitiyor
ayağa kalkmak çocuk oyuncağı da bir de yorulunca oturabilse
emerken bile popo havada, yürümeyi öğrenince durumumuz ne olacak meraktayım
ışığı yanan telefona, ipada gülmesi, hızlı hızlı emeklemesi o kadar tatlı ki kameraya çekeyim diyorum, bakmaktan aklıma gelmiyor. bir de görmek için kafasını eğiyor ya, unutmamam lazım
öpmeyi öğrendi sanki. onu ne zaman kucağıma alsam öpüyorum ya artık o da aynı zamanda dudaklarını şapırdatıyo
çok gülüyor, çok güzel gülüyor, gülünce gözleri ayrı parlıyor, yüzü ayrı
o hep gülsün, ışıl ışıl olsun



8 Ocak 2014 Çarşamba

anne denir #1

çektirdiği fön bozulmadan tüm gezme-tozma, ev ziyareti vs yi o bir iki güne sığdırmaya çabalayan kişiye -henüz bebeğinden ayrılamamış- anne denir. 

6 Ocak 2014 Pazartesi

eve girme rutini

3,5 yıldır eve her girdiğinde önce beni öper -di. 
şimdi, önce "uyudu mu" diye soruyor, kızıyla uzaktan gülücükleşiyor, sonra beni öpüyor. 
sevineyim mi üzüleyim mi bilmem...