o hormonlar içimde durduğu sürece gün gelecek ben de "2. çocuk, acaba mı?" diyeceğim. işte o zaman açıp okumak için yazıyorum.
daha 1 yıl öncesine kadar "paşalar gibi evde çocuğuma bakarım, üstüne ikinciyi de yaparım" derdim. kendimi hep anaç ve anneliğe çok yakın bulurdum. oysa ki anneliğin temel taşı olan sabır bende kıtmış. sabırsız anne çok yıpratıcı birşeymiş.
uykusu olduğu halde gözü kapalı yatakta ağlayan, tepinen sinir bozucu bir bebek...
binbir zahmetle 2 saatte uyuttuğun ama 20 dk sonra 20 saat uyumuş gibi kalkan bir bebek...
sürekli aynı tonda aynı mızırtıyı saatlerce çıkaran bir bebek...
gece yarım saatte bir kalkan (ama böyle yazınca da olayın vahimliği, sinir bozuculuğu tam anlatılmıyor işte) ama tam sen yastığa kafanı koyduğunda ağlayan bir bebek...
bütün günümü, aylarımı harcadığım, beni bebek bakıcısından başka bir hiç yapan bir bebek...
bundan sonra eski hayatıma hiçbir zaman dönemeyeceğimi gördüğüm, gösterildiğim bir bebek... sanırım beni en çok etkileyen de bu. eskiden çocuklu arkadaşlarıma özenirdim, şimdi çocuksuzları bildiğin kıskanıyorum. yeni, minicik bebeği olanlara, pespembe hayaller kuran hamilelere de acıyorum. hani elimden gelse bana sorsalar yapmayın çocuk diyeceğim. hele özgürlüğüne düşkün kız arkadaşlarıma bir dost imzalı mail atasım var.
bu kadar mı bıktım bebeğimden? tabiki hayır. ben eski beni özlüyorum, özgürlüğümü özlüyorum. üstüne kızın çekilmez, sebepsiz huysuzlukları gelince benim evde, beşik başında bebek sallamakta ne işim var diyorum. hayatımı kendi ellerimle mahvettim artık hep evde, onun telinde oynamak zorundasın diyorum.
işte bir ikinci daha olursa tüm bu depresif duygular + bilmem kaç yaş sendromlu büyük çocuk + 35 yaş sendromlu ben ve yaşın getirdiği daha sabırsız olma hali...
kalsın bebeğim
tek çocuk hiç çocuktur diyen annelerin de ellerinden öperim.